Eski dönemlerden beri insan yaradılış hakkında sorular sormuş bu konuda pek çok düşünceler üretilmiştir. Son bir iki asırdır tekniğin gelişmesiyle yeni aletler insanlığın hizmetine girmiştir. Bu aletlerden mikroskop en küçük mikro alemi, teleskop ise en büyük ve uzak makro alemi gözler önüne sermiştir. Eskiden sadece hayal edip gözümüzde canlandırdığımız oluşumlar, şimdi resmi çekilip bizlere sunulmaktadır. Karşılaştığımız görüntüler bizleri hayretten hayrete düşürmekte, evrende ne büyük bir düzen bulunduğu ve her yaratılmış olanın ne derece güzel olduğu anlaşılmaktadır.
Güzellik, biliyorsunuz insandan insana
ve kültürden kültüre değişir. Benim güzel bulduğumu siz bulmayabilirsiniz. Bir
kültürün güzel dediğine diğer bir kültür çirkin diyebilir. Oysa ki ‘estetik’
denince evrensel bir güzellikten ve her insanda, her kültürde aynı etkileri,
aynı beğeni duygularını uyandıran bir güzellikten söz edilmektedir. Soyut ve
düşünsel bir “estetik” kavramı çok eski dönemlerden beri ileri sürüle
gelmiştir. Mesela Eflatun (Platon) estetik değerin insandan bağımsız bir ‘idea’
olduğu ve bunun soyut olarak var olduğunu ileri sürmüştür. Güzellik kavramında
bir değer yargısı vardır. Oysaki estetik kavramında değer yargısından ziyada
doğal bir yansıma vardır. Her insan için algılanabilir bir güzellik kavramıdır
estetik. Eğer her insan estetiği kavrayabiliyorsa, demek ki yaradılıştan
estetiği algılama ve özümseme yeteneğine sahiptir.