(Ahmed Avni Konuk Fususu'l-Hikem Tercüme ve Şerhi'ni yayınlayan M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı'ının giriş bölümü için hazırladığı yazıdan alıntı.)
Vahdet-i Vücûd
Varlık mertebeleriyle doğrudan doğruya alakalı temel fikir, yukarıda belirttigimiz gibi, vahdet-i vücud inanç ve anlayışıdır. Önce vahdet-i vücud terimi hakkında bir kaç noktaya işaret etmek faydalı olacaktır kanâatindeyiz.
a) “Vahdet-i vücut” tâbiri İbnü’l-Arabi tarafından kullanılmamıştır.(45) İbnü’l-Arabi’nin eserlerini tarayarak bir çalışma yapan Dr. Suâd Hakim, bu terimin onun kuIlandığı ıstılahlar arasında mevcud olmadığını ifâde etmekte(46) ve şöyle demektedir: “Vahdet-i vücud tâbirini İbnu’l-Arabiyi inceleyenler icad etmiştir; daha doğrusu bu kimseler onu vahdet-i vücuda kãil olanlar zümresinde tasnif etmişlerdir. (...) Araştırma ve inceleme yapanlar, neticede İbnül-Arabi’nin ‘Vücudun hepsi birdir’, ‘Orada ancak Allah vardı? ve ‘Vücudda ancak Allah vardır’ gibi cümlelerinden hareketle vahdet-i vücud ashâbından olduğuna istidlâl etmişlerdir”(47). Dr. Suâd Hakim bu tâbiri ilk defa kullanan kimsenin muhtemelen İbn Teymiye (728/1328) olabilecegini(48), Michel Chodkiewicz ise ilk defa olarak Sadreddin Konevi’nin (673/1274) Miftâhu’l-Gayb adlı eserinde kullanmış olduğunu ve “şeyhinin doktrinine şüphesiz zaruri olan felsefi bir ifâde verdigini, fakat bu sistemciliğin pek cok yanlış anlamalar ortaya çıkardığını”(49) söylemektedir.
Sadreddin Konevi İbnü’l-Arabi’nin talebesi olduğu ve İbn Teymiye’den kırk beş sene önce vefât ettiği düşünülürse,