Ölüm
gününü Hakk’la vuslat, sevgiliye kavuşma günü sayan Hz.Mevlânâ’nın bu dünyadan
göçüp, sonsuzluk âlemine doğmasıyla onu tanıyanlar, fikir ve görüşlerini
benimseyenler büyük acılara boğuldular. Başta oğlu Sultan Veled, Çelebi
Hüsâmeddin ve diğerleri...
Hz.Mevlânâ’nın
fikirleri ve yaşantısı kurumlaşmalı, yüzyıllar boyu tüm insanlığa uzanan bir el
olmalıydı. İnsanlığı sevgiye, hoşgörüye, iyiliğe, doğruluğa ve güzel ahlâka
yani İslâm’a çağıran bir el...
İslâm
Peygamberi, yaratılmışların en yücesi Hz.Muhammed’in yüzyıllar önce tüm
insanlığa yaptığı çağrıyı Hz.Mevlânâ da yineliyordu.
Bâzâ! Bâzâ! Her ân çi hestî bâzâ
Ger kâfîr u gebr u bût-perestî bâzâ
İn dergeh-i mâ, dergeh-i novmîdî nîst
Sad bâr eger tövbe-şikestî bâzâ
Gel!.. Ne olursan ol, yine gel...
İster kâfir ol, ister ateşe tap, ister puta...
İster yüz kere tevbe etmiş ol, ister yüz kere bozmuş
ol tevbeni...
Bizim kapımız umutsuzluk kapısı değil, nasılsan öyle
gel.